Obezite kişinin aşırı besin tüketimi yapması ve kontrolü kaybetmesi sonucunda fazla kilo alması durumudur. Sadece dış görünüşü ilgilendiren bir durum değildir. Dünya Sağlık Örgütü, diğer bilimsel topluluklar ile birlikte obeziteyi ciddi bir hastalık olarak tanımlamaktadır. Obezite hastalığı hem birey hem toplum sağlığını tehdit etmektedir. Hızla artması da ciddi bir tedaviyi gerekli kılmaktadır.
Obezite Kimlerde Görülür?
Obezitenin daha sık görülmesi, hem çevresel hem ekonomik hem de yanlış beslenme biçiminden kaynaklanmaktadır. Obezite kadınlarda, erkeklere oranla daha sık görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde ve şehirlerde yaşayan kişiler organik olmayan besinler tüketilmesi ve hızlı tüketim alışkanlığından dolayı obezite ile daha sık karşı karşıya gelmektedir. Bazı durumlarda hormonal sebeplerden kaynaklanabiliyorken bazı durumlarda da kişinin kontrolsüz ve dengesiz beslenmesinden dolayı kaynaklanabilmektedir. Sigara ve alkol kullanan bireylerde de obezite görülebilmektedir.
Obeziteye Neden Olan Durumlar
Obezite farklı sebeplerden dolayı ortaya çıkabilen ve bireyin hayatını tümüyle olumsuz hale çevirebilen bir hastalıktır. Obezitenin nedeni hormonal sebeplerden psikolojik sebeplere kadar uzanabilmektedir. Obeziteye neden olan durumlar aşağıdaki gibi sıralanabilmektedir.
- Beslenme alışkanlığının yanlış olması,
- Genetik olarak obeziteye yatkın olmak,
- Hormon düzeylerinde bozukluk,
- Gün içerisindeki hareketsizlik,
- Psikolojik sorunlar, obezite hastalığına neden olmaktadır.
Obezite Hastalığı Nasıl Oluşur?
Obezite, kişinin vücudunun günlük olması gerekenden daha fazla kalori alması ile başlamaktadır. Kişi günlük yaşamda aldığı kalori kadar veya aldığından fazla kalori harcamıyorsa, bu aldığı kaloriler vücutta yağ olarak depolanmaktadır. Bu da kişinin vücudunda fazla yağ birikimine ve doğal olarak fazla kilo olarak obeziteye neden olacaktır. Vücutta depolanan yağ oranı %20 ve daha fazla olursa obeziteden söz edilebilmektedir. Obezite sadece vücuttaki fazla yağ demek değildir, aynı zamanda farklı sağlık sorunlarının da görülmesine neden olmaktadır.
Obezitenin Ölçümü
Obezitenin ölçülebilmesi için genellikle vücut kitle indeksi ölçümü yapılması gerekir. Bunun dışında obezite değerini hesaplamak için kullanılan araçlar fazla maliyetli olabilmektedir. Bu nedenle vki hesaplama yöntemi daha sık tercih edilmektedir.
Vücut Kitle İndeksi (VKI)
Vücut kitle indeksi (vki), obezite ile ilişkili çok yaygın kullanılan bir kavramdır. Obezitenin derecesinin ölçümü için kullanılmakta ve kişinin boy ve kilosu arasındaki oranları hesaplamaktadır. Kişideki vücut yağının dağılımı hakkında bir bilgi vermemekte ve hamileler, yaşlılar, sporcular üzerinde doğru sonuçlar vermeyebilmektedir.
Vücut kitle indeksinin ölçülmesi için kişinin boy ve kilosunun bilinmesi gerekmektedir. Bu formüle göre kişinin kilosu (kg) / metre cinsinden boyunun karesine (m2) bölünmektedir. Çıkan sonuç o kişinin vücut kitle indeksidir. VKI=kg/m2
VKI kategorileri Tablo 2’de gösterilmiştir. Siz de VKI’nizi kolayca hesaplayıp hangi kategoride olduğunuzu belirleyebilirsiniz.
Tablo 2: Vücut Kitle İndeksi (VKİ)’ne göre Sınıflama
Kategori | VKI Aralığı |
Normal | 18.9 – 24.9 |
Kilolu | 25 – 29.9 |
Class I, Obez | 30 – 34.9 |
Class II, Ciddi Obez | 35 – 39.9 |
Class III, Ağır Obez | 40 ve üstü |
Obezitenin Yaygınlığı ve Bulunma Oranı
Obezite, dünyada ve ülkemizde oldukça yaygın görülen bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgüt’nün (WHO) verilerine göre dünyada 500 milyon obez yetişkin bulunmaktadır. 2022 yılında yapılan araştırmaya göre de Türkiye’de obez insanların oranı %20,2 olarak sonuçlanmıştır. Türkiye’deki obezite yaygınlığında kadınların erkeklere oranla daha çok obezite ile savaştığı da görülmüştür.
Amerika’da 2008’in toplumsal verilerine göre 20 yaş üstü erişkinlerin %34’ünün obez olduğu %68’inin fazla kilolu olduğu saptanmıştır.
Son 20-25 yılda obezite prevalansı endişe verici bir oranda artmaktadır. 1985 yılından bu yana, Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) obezite prevelansındaki değişiklikleri incelemek için devam eden bir çalışma başlattı ve aşağıdakileri buldu:
- 1990’da, Amerikada eyaletlerin çoğunda obezite prevalansı yüzde 10 veya daha azdı.
- 1995 yılına gelindiğinde, eyaletlerin yarısından fazlası; yüzde 15’lik bir yaygınlığa sahipti.
- 2000 yılına gelindiğinde, eyaletlerin neredeyse yarısı, yüzde 20 veya daha fazla bir sıklık oranına sahipti.
- Beş yıl sonra (2005), üç eyalet dışındaki bütün eyaletlerde prevalans yüzde 20’den fazlaydı ve yaklaşık üçte birinde yüzde 25 veya daha fazla sıklık vardı.
- 2010 yılına kadar veriler, ABD eyaletlerinin çoğunda yüzde 25’lik bir yaygınlığa sahip olduğunu ve birçoğunun yüzde 30 veya daha yüksek bir sıklığa sahip olduğunu göstermektedir.
Obezite salgını, son yirmi yılda artmakla kalmadı ciddi obezite oranı da arttı. Amerika’daki veriler, 1987-2005 yılları arasında ciddi obezitenin yaygınlığının yüzde 500, süper obezitenin (VKI 50’den büyük) yaklaşık yüzde 1.000 oranında arttığını tespit etti. 2007-2008 NHANES bulgularına göre, Amerikalı erişkinlerin % 5,7’si veya yaklaşık 14 milyon kişi süper obez.
Obezite Hastalığının İlerleyici Doğası
Obezite, güçlü bir genetik bileşeni olan çok kompleks bir hastalıktır. Genetik bir zemin üzerinde, hormonal, metabolik, psikolojik, kültürel ve davranışsal faktörler gibi birçok neden obeziteyi tetiklemektedir. Obezitenin, kontrol edilemeyen bir durum olarak ilerleyici niteliği olduğu söylenmektedir. Kişinin kontrol edemediği bu durum birçok tedavi yönteminin birleşimi ile tedavi edilmektedir. Cerrahi, beslenme desteği, psikolojik destek gibi tamamlayıcı bir süreç gerektirmektedir.
Fazla enerji alınması, kilo almaya neden olur. Alınan enerji miktarı, tüketilen kalori miktarı (temel biyolojik fonksiyonların, günlük aktivitelerin ve egzersiz performansında vücudun kullandığı kalorinin miktarını) aştığında oluşur. Aşırı yeme veya yetersiz fiziksel aktivite, enerji fazlalığına neden olabilir. Bununla birlikte, enerji dengesini ve yağ birikimini etkileyen başka koşullar da vardır. Bunlar:
- Kronik uyku bozukluğu
- Kalori içeriğinden bağımsız olarak, vücut yağını artırabilecek metabolik / hormonal değişikliklere neden olan gıdaların tüketimi. Bunlara şeker veya yüksek fruktozlu mısır şurubu, işlenmiş gıdalar dahildir.
- Meyve, sebze, baklagiller, fındık, tohumlar, kaliteli protein gibi az yağlı gıdaların düşük oranda tüketilmesi.
- Stres faktörü
- Birçok ilaç türü
- Çeşitli çevresel kirleticiler
Kilo Alımı
Kilo almak; vücutta birçok hormonal, metabolik ve moleküler değişikliklere neden olmaktadır. Kilo alımıyla beraber; yağ yakımı azalır, glikozun (karbonhidratların) yağa dönüşümü ve yağ depolama kapasitesi artar. Bu durum da tüketilen kalorilerin çoğunun yağ olarak depolanacağı anlamına gelmektedir. İştah ve açlığı düzenleyici hormonal unsurlar; yemek porsiyonunda ve yeme sıklığında artışa neden olacak şekilde etkilenmektedir. Bu nedenle vücudun biyolojisi daha fazla kilo aldıkça, vücudumuzda da farklı sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Obeziteye İlişkin Sorunlar
Obezite ile ilişkili diğer bazı durumlar, obezite hastalığının ilerlemesine katkıda bulunmaktadır. Obezite, kişinin hareketini kısıtlamakta ve kişiyi aktiviteyle yakılabilecek kalorilerden mahrum bırakmaktadır. Kilo almak, ayrıca psikolojik veya duygusal sıkıntıya neden olabilmektedir. Bu durum hormonal değişikliklerle birlikte iştahı uyararak daha fazla kilo alımına neden olmaktadır.
Kilo alımına bağlı oluşan uyku apnesi ve diğer solunumsal problemler, uyku kalitesini ve süresini bozarak iştahı tetikleyebilmektedir. Bu da daha fazla kalori ve yağ oluşumuna neden olmaktadır.
Obezite aynı zamanda hipertansiyon, diyabet, kalp rahatsızlığı, osteoartrit (eklem kireçlenmesi) ve depresyon gibi diğer hastalıkların oluşumuna katkıda bulunmaktadır. Bu yan hastalıklar için kullanılan ilaçlar da kişinin kilo alımına neden olabilmektedir.
Obezite, belirli nedenlerden dolayı kilo almayı ve sonrasında oluşan yan hastalıklarla birlikte kilo alımının istemsizce sürdürülmesine neden olan kısır bir döngüdür.
Diyet
Obezite için birincil tedavi, düşük kalorili bir diyettir; ancak diyet belli durumlarda obezitenin daha da artmasına katkıda bulunmaktadır. Diyetle sağlanan kilo kaybı, uzun vadede geri kilo alımına neden olan biyolojik tepkilere neden olmaktadır. Bu tepkilerden biri, enerji dengesini (metabolizma) etkilenmesidir. Kişi düşük kalorili diyetle kilo verdiğinde, vücut açlıkta olduğu düşüncesiyle enerji tüketimini azaltır. Bu durum kilo vermeyi sürdürmek için daha da az kalori almayı gerektirir. Bu, çok sürdürülebilir değildir. Ayrıca düşük kalorili diyet, yemek yeme arzusu gibi iştah regülatörlerini uzun dönemde artırır. Bir noktada bu direnç kırılır ve kişi verdiği kiloların hepsini kısa dönemde geri almakla kalmaz, hatta daha üst seviyeye çıkar. Buna yoyo sendromu denir.
Diyetle oluşan bir diğer biyolojik tepki, vücudun çeşitli mekanizmaları devreye sokarak yağ yakımını azaltmasıdır. Diyet; temposuz yürüyüş, ev temizliği gibi düşük dereceli aktiviteler sırasında vücudun yaktığı yağ miktarını azaltır. Bu durum yağ depolarının diyet öncesinden daha fazla yağ depolamasını sağlar. Kişi aşırı yemese bile yağ birikiminde ilerleyici bir artış olur.
Obeziteyi hastalık ilan eden dernekler veya kuruluşlar:
- National Institutes of Health (NIH)
- US Food and Drug Administration (FDA)
- Federal Trade Commission
- American Medical Association
- World Health Organization (WHO)
- American College of Physicians
- American Association of Clinical Endocrinologists
- American College of Cardiology
- The Endocrine Society
- American Academy of Family Physicians
- Institute of Medicine
- The Obesity Society
- World Obesity Federation
- American Heart Association (AHA)
- American Diabetes Association
- American Society for Reproductive Medicine
- American Urologic Association
- American College of Surgeons
Sosyal Medyada Paylaş:
Bunlar da İlginizi Çekebilir
Ameliyat iki aşamadan oluşur. Midenin büyük bir kısmı çıkartılarak, tüp mide getirilir. İkinci aşamada ince bağırsak segmenti ile bypass (birleştirilir) edilir.…
Devamını OkuGastrik bypass, tüp mide ameliyatından önce altın standart bir yöntemdi. Bu ameliyat, iki aşamadan oluşur. Önce midede yaklaşık 30-40 ml’lik hacim oluşturmak iç…
Devamını Oku