Tüp Mide Ameliyatında Ölüm Korkusu. Bu Ameliyatlar Ne Kadar Riskli?

Tüp Mide (Mide Küçültme) Sonrası Geri Kilo Alımında Kimlere Hangi Ameliyat Önerilir.

<p>Tüp mide günümüzde en çok kullandığımız ameliyatlardan birisi. Burada midenin sadece küçültülmesi söz konusu değil. Çıkan mideyle birlikte hormonal değişiklikler. Yani iştahın azalması. Dediğimiz hormonun çıkmasıyla. Ve en önemlisi gibi artmasıyla metabolizma hızının artması yani ayda eskiden iki kilo verirken dört kilo verilmesi ve insülin direncinin hemen ameliyathaneden çıkar çıkmaz düşmeye başlamaz şeker hastalığının, insülin direncinin ve yüksek tansiyonun düzelmeye başlaması gibi etkileri vardır. Biz bunlara hormonel etkiler diyoruz. Yani zannedildiği gibi tüp mide ameliyatı sadece mideyi küçülttük, az yiyeceğiz ondan dolayı da kilo vereceğiz ameliyatı değildir. Bu ameliyatı olanlar niye çok mutlu ve niçin çok arttı? Çünkü bu ameliyat hastalara çok az gıdayla mutlu olma, beyinden endorfin salgısının çok olmasını yani mutluluk hormon salgısının çok olmasını sağlıyor. Dolayısıyla diyetlerden çok farklı olarak bu hastalar eh çok az gıdayla mutlu olarak, doygun olarak ve en önemlisi hormonal değişikliklerle yaşamaya başlıyor. Tabii biz klinik olarak hastalara sadece ameliyat sunmuyoruz. Büyük bir rehabilitasyon programı sunuyoruz. Ve bizim eh olma en önemli eh başarımız da buradaki takibimiz. Çünkü en az yüzde yetmiş beş hastada takip istiyor. Hastalar maalesef bu noktada başarılı değil. Çoğu hasta kontrole gelmek istemiyor. Ve bir buçuk yılda da kilo verdiği için ben çok mutluyum diyor. Bunlar tabii ki bizim saptamalarımız. Ama gözüken bir şey var. O da şu. Yüzde otuz hasta. Yani üçte bir hasta az çok kilo alabiliyor. Yani kırk kilo verdikten sonra beş kilosunu geri alabiliyor. Veya on kilosunu geri alabiliyor. Bu gördüğümüz bir tespit. Bütün dünyanın tespiti. Bizim serimizde bu oran çok daha düşük. Yani yüzde on hasta hafif tatlı oluyor. Ama yüzde üç ila beş hasta ise eski haline neredeyse dönüyor. Biz bunlara tekrar geri kilo almış ve ameliyat ihtiyacı olan hastalar diyoruz. Bu acaba yüzde beş onluk gruptaki hastaya ne yapılabilir? Hangi ameliyatlar yapılabilir? Evet işte tüp midenin en büyük faydası o. Eğer daha önce baypas olduysanız bu şansınız yok ama tüp mide olduysanız var. Neler yapılabilir? Tüp mide, gastrik bypassa çevrilebilir. Yani tipinde bir midenin küçültülüp bağırsakların kısaltıldığı bir ameliyattır. Ya da bypass dediğimiz yine mideni küçültüp gastrik bypass'a çevirdiğimiz bir ameliyat. Mini gastrik bypass. Çok ağır şeker hastası ise şekeri devam ediyorsa dediğimiz pilorun altından yani tüpün en altından eklediğimiz bir ameliyatına da bu ameliyatlar çevrilebilir. Dolayısıyla tüp mide ameliyatının en büyük avantajı tekrar ikinci ve şansının olması ve başarılı olmasıdır. O yüzden tüp mide ameliyatı olmuş, geri kilo almış olan hastalarımıza bu alternatifleri sunmak istiyoruz. Bu alternatifler ilk ameliyattan sonra size ikinci bir anahtar olarak sunulan bir şans anahtar olarak düşünmenizi istiyorum.</p>

Tüp Mide Ameliyatında Ölüm Korkusu. Bu Ameliyatlar Ne Kadar Riskli?

<p>Hastalarımızın en büyük korkusu şişmanlık cerrahisinden ölüm korkusuyla ortaya çıkıyor. Çünkü gazete medya haberleri çok etkileyici olabiliyor. Bugün ülkemizde maalesef bir şekilde şişmanlık cerrahisinde çok hızlı bir ivme var. Cerrahi merkezler özellikle tüp mide dediğimiz mide küçültme ameliyatlarının çok aşırı yaygınlaşması nedeniyle biraz da kontrolsüz yaygınlaşması nedeniyle tecrübe eksikliği az olan merkezler ve cerrahlarda kaçak ve kaçak olasılığının yanı sıra, kaçakların tedavi edilememesine bağlı sorunlar gözükebiliyor. Yirmi beş yıllık meslek yaşantımda açıkçası obezite cerrahisi benim en güvenli olduğum, en sevdiğim alanlardan birisi. Hiç ölüm olayım olmadı. Tüm serim içerisinde de sadece bir kaçak vakası var. Onu da sorunsuz olarak tedavi ettim. Peki insanlar niçin korkuyor? Niçin ölüm korkusu ve kaçak korkusu bu kadar yaygın? Kabaca bir örnek vermek gerekirse Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Amerikan Bariatrik Cerrahi Derneği'nin yaptığı çalışmaya göre bu ameliyatlardan ölüm oranı binde bir. Yani kesesi ameliyatı kadar. Örneğin bir kalp ameliyatında ölüm oranı ise yüzde iki. Yani yüz kişiden iki ölü kişi ölüyor. Ama hiç kimse koroner bypass ameliyatına girerken ya işte hastamız ölüm olayı ne kadardır diye sorgulamıyor veya ölümü sorgulamıyor. Hemen bir örnek vereyim. Şişmanlık ameliyatı olan insanlarda kalp nedeniyle ölümler yüzde altmış oranında azalıyor. Yine elimde raporlar var. Hemen size buradan bilgiler vereyim. Şeker hastalığına ölüm oranları yüzde doksan oranında azalıyor. Bu Amerikan raporları. Kalp hastalıkları yanı sıra kansere bağlı ölümler yüzde altmış oranında azalıyor. Yani bu cerrahi ölüm oranı son derece düşük olduğu gibi diğer hastalıklarda da ölüm oranını düşürüyor. Bu çok önemli. Bu konuda çok sayıda çalışma var. En önemlisi de İsveç çalışması. İsveç'te yapılan bilimsel çalışmada ameliyat olanlarla olmayanlar karşılaştırıldığında ameliyat olanların on yıl daha fazla yaşadığı ortaya konmuş. Elbette ki bu verilere rağmen ortaya çıkan bir gerçek de yok değil. Hastaların doktor seçimine dikkat etmesi gerekiyor. Merkez seçimine dikkat etmesi gerekiyor. Orada da sorulacak olan soruları bizim kazandığımız Center Excel kriterlerinde aranmak gerekiyor. O da nedir? Bir, bu cerrah bu işi kaç yıldır yapıyor? Üç yıldır mı? Beş yıldır mı? On yıl yirmi yıldır mı? İdeali on yıl ve ötesi bir tecrübe. İkincisi her yıl tane yapıyor mu? Ve değişik ameliyatlar yapıyor mu? Tek ameliyatı mı yapıyor? Üçüncüsü, yaptığı ameliyatlarda geri kilo alımı olduğunda, darlık olduğunda onları tekrar ameliyat edip düzeltebiliyor mu? Kaçak olduğunda stent veyahut da laparoskopiyle girip revizyon, direnler, takma becerisi var mı? Böyle bir altyapısı olan hastanede yaşıyor mu? Çalışıyor mu? En önemlisi tomografisi. Veyahut gerekli radyolojik donanımı, bunlara müsait bir hastane mi? Onun ötesinde yeterli destek ekibi var mı? Diyetisyeniyle, psikoloğuyla, hasta koordinatörüyle. Takibe hastaların yeterli yapılıyor mu? Bütün bunlar sonuç olarak birleştiğinde bariatrik cerrahi sonuç da tecrübeli merkezlerde, safra kesesi ameliyatı kadar riskli ama size kazandırdığı yaşam süresi bakımından da bugün için hiçbir hastalıkta verilen olmayan derecede çok daha üstün size sonuçlar veren bir tedavi biçimidir.</p>

Hastalarımızın en büyük korkusu şişmanlık cerrahisinden ölüm korkusuyla ortaya çıkıyor. Çünkü gazete medya haberleri çok etkileyici olabiliyor. Bugün ülkemizde maalesef bir şekilde şişmanlık cerrahisinde çok hızlı bir ivme var. Cerrahi merkezler özellikle tüp mide dediğimiz mide küçültme ameliyatlarının çok aşırı yaygınlaşması nedeniyle biraz da kontrolsüz yaygınlaşması nedeniyle tecrübe eksikliği az olan merkezler ve cerrahlarda kaçak ve kaçak olasılığının yanı sıra, kaçakların tedavi edilememesine bağlı sorunlar gözükebiliyor. Yirmi beş yıllık meslek yaşantımda açıkçası obezite cerrahisi benim en güvenli olduğum, en sevdiğim alanlardan birisi. Hiç ölüm olayım olmadı. Tüm serim içerisinde de sadece bir kaçak vakası var. Onu da sorunsuz olarak tedavi ettim. Peki insanlar niçin korkuyor? Niçin ölüm korkusu ve kaçak korkusu bu kadar yaygın? Kabaca bir örnek vermek gerekirse Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Amerikan Bariatrik Cerrahi Derneği'nin yaptığı çalışmaya göre bu ameliyatlardan ölüm oranı binde bir. Yani kesesi ameliyatı kadar. Örneğin bir kalp ameliyatında ölüm oranı ise yüzde iki. Yani yüz kişiden iki ölü kişi ölüyor. Ama hiç kimse koroner bypass ameliyatına girerken ya işte hastamız ölüm olayı ne kadardır diye sorgulamıyor veya ölümü sorgulamıyor. Hemen bir örnek vereyim. Şişmanlık ameliyatı olan insanlarda kalp nedeniyle ölümler yüzde altmış oranında azalıyor. Yine elimde raporlar var. Hemen size buradan bilgiler vereyim. Şeker hastalığına ölüm oranları yüzde doksan oranında azalıyor. Bu Amerikan raporları. Kalp hastalıkları yanı sıra kansere bağlı ölümler yüzde altmış oranında azalıyor. Yani bu cerrahi ölüm oranı son derece düşük olduğu gibi diğer hastalıklarda da ölüm oranını düşürüyor. Bu çok önemli. Bu konuda çok sayıda çalışma var. En önemlisi de İsveç çalışması. İsveç'te yapılan bilimsel çalışmada ameliyat olanlarla olmayanlar karşılaştırıldığında ameliyat olanların on yıl daha fazla yaşadığı ortaya konmuş. Elbette ki bu verilere rağmen ortaya çıkan bir gerçek de yok değil. Hastaların doktor seçimine dikkat etmesi gerekiyor. Merkez seçimine dikkat etmesi gerekiyor. Orada da sorulacak olan soruları bizim kazandığımız Center Excel kriterlerinde aranmak gerekiyor. O da nedir? Bir, bu cerrah bu işi kaç yıldır yapıyor? Üç yıldır mı? Beş yıldır mı? On yıl yirmi yıldır mı? İdeali on yıl ve ötesi bir tecrübe. İkincisi her yıl tane yapıyor mu? Ve değişik ameliyatlar yapıyor mu? Tek ameliyatı mı yapıyor? Üçüncüsü, yaptığı ameliyatlarda geri kilo alımı olduğunda, darlık olduğunda onları tekrar ameliyat edip düzeltebiliyor mu? Kaçak olduğunda stent veyahut da laparoskopiyle girip revizyon, direnler, takma becerisi var mı? Böyle bir altyapısı olan hastanede yaşıyor mu? Çalışıyor mu? En önemlisi tomografisi. Veyahut gerekli radyolojik donanımı, bunlara müsait bir hastane mi? Onun ötesinde yeterli destek ekibi var mı? Diyetisyeniyle, psikoloğuyla, hasta koordinatörüyle. Takibe hastaların yeterli yapılıyor mu? Bütün bunlar sonuç olarak birleştiğinde bariatrik cerrahi sonuç da tecrübeli merkezlerde, safra kesesi ameliyatı kadar riskli ama size kazandırdığı yaşam süresi bakımından da bugün için hiçbir hastalıkta verilen olmayan derecede çok daha üstün size sonuçlar veren bir tedavi biçimidir.

Bunlar da İlginizi Çekebilir

reflü,ilaç,Reflü ameliyatı,reflü ilaçları,Karın,Karin,ilac,tıp,reflüdoktoru,belirti,stress,semptom,besin,yemek,mide,batin,batın,anatomi,sendrom,gastrit,prof.ahmetgökhantürkçapar,cerrahi,reflücerrahisi,refluameliyatı,acı,aci,yanma,kaynama,
Reflü İlaçları Tehlikeli mi?

Biz yıllardır reflü hastalığıyla yaşıyoruz ve protonponpo inkürü denen asit düşürücü ilaçları içiyoruz. Bu ilaçlar tehlikeli mi? Ya da yan etkileri var mı? Çünkü zaman zaman gazetede, medyada bu konud…

İzle