Tüp Mide Ameliyatı Olan Anne ve Oğlu 3. Ay Kontrolünde

Mide Küçültme (Tüp Mide) Ameliyatı Sonrası Kaçak Oluşmasının Nedenleri...

<p>Obezite cerrahisi sonrası kaçaklar en çok merak edilen ve korkulan bir komplikasyon. Kaçakların oluşmasındaki en önemli faktör tabii ki bu hastalarda kullandığımız dikiş, mideyi çıkardığımız zaman kullandığımız zımba ve dikiş teknikleriyle ilişkili. Bu ameliyatlarda dediğimiz elimde göreceğiniz eee bu tip aletler kullanıyoruz. Bu özelliği üçer sıra dikiş atması ve orta yerdeki bıçak ile de o dokuyu kesmesi. Örneğin şunu mide olarak görürseniz kapatıyoruz. Ve buradan ateşlediğimiz sıranın üçer sıra zımba atıyor ve ortası da kesiyor. Tabii bu son derece güvenli aletler ama zımbaladığımız yerlerde genellikle doku kesildikten sonra kanamalar ve her iki zımbanın bitiş yerinde de oradan sızıntı riskleri var. Tüp mide mide küçültme ameliyatları sonrasında en çok sızıntı görülen yerler tüp midenin en tepe noktası. Çünkü mide bir muz şekline geldiği için ve çıkışının da kapalı olması yani pilor dediğimiz kapak ile kapalı olması nedeniyle yedikleri yukarı doğru bir basınç yapıyor ve en zayıf yerde yukarısı olduğu için oradan sızma yapabiliyor.<br /> <br /> Açıkçası yirmi beş yıllık geçen obezite cerrahisinde kullanımında bu tür komplikasyon yaklaşık beş bin vakada bir tane gördüm. O da zaten ikinci defa ameliyata aldığımız bir çevirdiğimiz tüp mideydi. Onun dışında herhangi bir kaçak görmüyoruz. Ama dünya genelinde bu oran yüzde bir oranda yani yüz hastanın birinde kaçak görülüyor. Ülkemizde ise maalesef bu kaçak oranı yüzde sekizlere çıkmış durumda. Yüzde sekize. Niye ülkemizde çok görülüyor? Çünkü en önemli neden bu ameliyatlara bir anda başlayan cerrah sayısının biraz fazla olması. Yani tecrübe eksikliği. Sadece zımbalarıyla ameliyatın bitirilmesi, oraya dikiş veya güçlendirici materyallerin kullanılmaması ve en önemlisi de dokuların iyi seçilememesi eee içerisine başka dokuların girmesi önemli bir neden içerisine başka dokuların girmesi önemli bir neden kaçaklarda teknik hatalardır. Kaçakların en önemli nedeni teknik hatalardır. Hastaya ait faktörler son derece azdır. Yani çok yediği için, çok anormal derecede tıka basa yediği için kaçak görünme olasılığı aslında zordur.<br /> <br /> Kaçak genellikle ilk bir hafta içerisinde olur. O yüzden hastaların bu bir haftalık sürece dikkat etmesi gerekir. Bir hafta sonrasındaki de kaçaklar görülebilir. Biz bunlara geç kaçaklar diyoruz. Bir aylık dönemde ve bir aydan sonra da. Ama bunlar genellikle tespit edilmemiş erken dönemde olan kaçaklardır. Sonradan iyice orada biriken, apseleşen ve bir gıdaların yapmış olduğu tabloyla ortaya çıkar. Kaçaktan korunmak için bir defa hastalarımızın doktor seçimine çok dikkat etmesi lazım. Bu konuda tecrübeli doktorlar araştırmaları lazım. Daha önce kaçakları var mı, nasıl tedavi etmişler? Erken müdahale etmişler mi? Bu konuya dikkat edilmesi lazım. Bu konu son derece önemli. Çünkü olmaması gereken komplikasyonları medyada duyuyoruz. Olmaması gereken ölümleri, çünkü kaçak olduğu zamanda ölüm olmaması gerekiyor.<br /> <br /> Çünkü kaçakların bugün tedavi mümkün ama maalesef ülkemizde bunlar doluyor. Bu nedenle hastalarımızın da bu konuda bilinçlenmesi gerekiyor. Bu ameliyat basit bir ameliyat değildir. Araştırılması gereken bir ameliyattır. Ameliyat olarak da malzemelerin, yani şu kullandığınız malzemelerin bir defa kullanıp atılması önemlidir. Bu ameliyatlar son derece teknik ameliyatlardır. Ameliyatlarda kullanılır ama bilinmeli ki bu aletler bir defa kullanılması lazım. Birkaç defa kullanırsa tutuklu mesela şimdi gördüğünüz gibi ben bunu on beş defa sıkarsam mesela açılmıyor. Şurada gördüğünüz gibi çünkü çok kullanıldı. O yüzden biz prensip olarak her ameliyatta bir tane kullanıp açabiliyoruz. Açtım ama bayağı uğraştım. İşte açarken bu dokular zedelenebilir. Bıçak körleşebilir. O yüzden bu her ameliyatta bir defa kullanılıp başka hastaya kullanılmaması gerekir. Çok önemli bir nokta.</p>

Reflü Nedir? Tedavisi Nasıldır?

<p>Reflü hastalığı yaşam kalitesini en çok bozan hastalıklardan biri olarak gösteriliyor. Çünkü kronik, hayat boyu devam eden, hayat boyu ilaç almayı gerektiren, zaman zaman da ilaca rağmen şikayetlerin olduğu, şikayetlerin ötesinde uyku özgürlüğünü, başınızı yukarıda yatmak nedeniyle aldığı veyahut da yeme özgürlüğünü aldığı, bazı yiyecekleri yememe şeklinde ve sonuçta yaşamınızı kısıtlayan bir hastalık olarak ortaya çıkıyor. Reflü hastalığını anlayabilmek çok önemli. Çünkü insanlar reflü denince bir hastalık var zannediyor. Evet bir hastalık var ama aslında reflü bir bulgu genel manada. Reflüyü yapan birçok hastalık var. Reflüm var deyince siz başım ağrıyor demiş gibi oluyorsunuz. Ama baş ağrısını yapan neden nedir? Yani reflüm var. Peki reflünüz varsa reflüyü yapan neden? Bunu anlamak lazım. Ve bu nedene göre de tedaviyi programlamak lazım. Reflünün neden oluşum mekanizmasını ve hangi gruplara ayrıldığını ve hangi gruplarda ne tür tedaviler gerektiğini kısaca anlatmaya çalışacağım. İlk olarak vücudun kapağı kaldırılırsa iç organlarımızı görüyorsunuz. Bu da çok ince bir kesit şeklinde diyafram dediğimiz burada bir kesit görüyorsunuz. Karaciğer mide, bağırsaklar, ince bağırsak ve kalın bağırsakların hemen üzerinde ince bir zar gibi bölge. Aslında bu diyaf denen kaslardan oluşmuş olan tavan vücudumuzu ikiye ayırır. Yukarıda akciğer ve kalp aşağıda ise diğer organlardan. Yani vücudumuz iki katlıdır. Bir üst kat bir alt kat vardır. Bu iki katı ayıran diyafram çok önemli bir rolü vardır. Çünkü yukarıda göğüs boşluğunda negatif basınç vardır. Yani dışarıdan hava çekebiliyoruz bu negatif basınç sayesinde. Diyaframın altında ise pozitif basınç ıkınmak, idrar yapmak, büyük abdest yapmak ancak o şekilde mümkün olabilir. Iknamak. Bunlar pozitif basınç sayesinde. Bu diyafram eğer yırtılırsa, örneğin trafik kazasında hastalar nefes almakta güçlük çekebilir. Nedeni pozitif basıncın yukarı kaymasıdır. Yani diyaframın ani yırtılması oldukça tehlikeli sonuçlar yaratabilir. Bütün bu anlattıklarım çerçevesinde önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu diyafram burada ince olarak gösterilmiş kas tabakası vücudu ikiye ayırırken ki elimi şöyle göstereyim, diyaframı aslında tam olarak geniş bir yelpaze şeklinde ikiye ayırır. Yemek borusu üst tarafta akciğerler ve kalbin arasında yukarıdan aşağıya doğru iner. Diyaframdaki bir delik ki biz buna hiyatus diyoruz. Yunanca delik demek. Geçerek mideyle yandan buluşur. Yani direkt midenin tepesinden inmez. Yanından gelir. Ve yemek borusu da midenin birleştiği yer hep kapalıdır. Hep kapalıdır. Lokma gelince açılır. Sonra tekrar kapanır. Bazen yürürken de boşluktayken de geçici yemek borusu alt kapağı gevşemeleri olabilir. Yedikleriniz aniden yukarı gidip gelebilir. Bu fizyolojik bir olaydır. Hastalık değildir. Özellikle çok yediğinizde. Ama onun dışında hep kapalıdır. Diyaframın altında pozitif basınç olduğu için yemek borusunun son üç dört santimini pozitif basınç etki yapar. Dışarıdan kapatıcı bir etkidir bu Ayrıca dikkat ederseniz midenin üstü paraşüt gibidir. Yani adeta bir mürekkep hokkası gibidir. İlkokulda bilirsiniz mürekkep okkaları vardı bilemiyorum şimdi kullanılıyor ama ters çevirirdik mürekkep dökülmezdi. Aynen onun gibi bir anatomi yaratır burada. Şöyle anlatacağım ben size. Burası kapalı. Yemek yediniz. Bir buçuk İskender üzerine ayran içtiniz. Ben de sizi ayağınızdan tutup ters çevirdim. Şimdi bunu uygulayalım hemen benim laptopumun üzerinde. Sizi ters çevirdim. Duruyorsunuz baş aşağı. Bakın. Şimdi burası kapalı. Burada da böyle bir paraşüt gibi alan vardı. Bütün gıdalar buraya toplanır ve burası bir adeta yuvarlak tokki halini alır. Burası da kapalı. Ve burada pozitif basınç var. Yani yedikleriniz ağzınıza gelmez. Yani ben sizi mideniz ne kadar dolu olursa olun. Ters çevireyim. Midedekiler yemek borusuna gitmez. Dolayısıyla bu sistem, bu anatomik göstergeler çalıştığı sürece midedekiler yukarı gitmiyor. İş bununla da bitmiyor. Reflüyü anlamak için şunu bilmeniz lazım. Çok önemli bir konu bence. Çünkü reflü midedekilerin yukarı kaçmasına verilen bir isim. Midedekilerin yukarı kaçması niye önemli? Şunun için önemli. Midenin içerisinde sadece asit yok. Safra, pankreas suyu, pepsin gibi bazı maddeler de mide içerisinde vardır. Özellikle on iki parmak bağırsağından safra da mideye de olabilir. Yani eğer bu bozukluk olursa veya bu siliklerde mide içeriği yukarı kaçarsa sadece asit kaçmaz. Safra, safra tuzları gibi birçok maddede kaçacaktır. Bu slidemız çok önemli. Bunu iyice anlatmak istiyorum. Şurada bir renk değişikliği olan Z hattı vardır. Bu Z hattı beyazımsı olarak gözükmekte. Yemek borusunun iç döşemesiyle midenin iç döşemesi çok çok farklıdır. Mide iç döşemesi asit ve safraya son derece dayanıklıdır. Yaklaşık on kat on kat bir bariyerle korunmuştur. Yani mide asidi mideye herhangi bir zarar vermez. Ama bu mide asidi asitli ortam ve safralı ortam yemek borusuna kaçarsa gördüğünüz bu açık renkteki alan ki biz buna çok katlı ya sepiter diyoruz. Adeta bir tuz ruhu dökülmüş gibi yanar. Ve burada bir kimyasal reaksiyon olur. Biz buna tıpta tıp alanında bu ismi verirken siz bunu göğüs yanması, yanma, ağrı şeklinde hissedersiniz. Dolayısıyla midedekilerin yemek borusuna kaçması yemek borusunu yakmaktadır. Tabii ki midenin içerisindeki maddeler mideye zarar vermez ama yemek borusuna kaçtığı zamanda da burada bazı sonuçlar do bu noktada midedekilerin yemek borusuna kaçması birçok organ tarafından algılanır. Bunun içerisinde mideyi ve yemek borusunu saran sinirler de rol oynar. Ve bu sinirler aracılığıyla beynimize ve beyindeki birçok ağrı hisseden bizim modülatörlere bu ağrı modülatörlerine bu uyarılar gider. Bazı insanlar da bu sinirsel dağılımlar fazla duyargan olduğu için bu ağrı çok daha fazla şiddetli olabilir. Yani herkeste şikayeti farklı ağrı ve yanma şikayetiyle seyredebilir. Hatta bazılarında çok az kaçak olmasına rağmen ağrı ve yanma şikayetleri çok daha fazla olacaktır. Bizim için çok önemli bir konu şudur. Az önce bahsettiğim yemek borusuyla ve midenin birleştiği yer eğer ki karın içerisinden diyafratmanın altından yukarı doğru kayarsa biz buna mide fıtığı diyoruz. Mide fıtığı farklı bir hastalıktır aslında. Mide fıtığına bağlı reflüde daha ağır seyreder. O yüzden hastalar bize der ki mide fıtığım olduğu için reflüm varmış. Reflü var ama mide fıtığım da var. Hangisini ameliyat edeceksiniz diye sorar. Aslında yanılgı şuradadır. İşte reflü bir bulgudur. Burada da mide fıtığına bağlı reflü vardır. Bir şekilde anlatmak ellerimle anlatmak istersem diyafram var. Yemek borusu burada bir delik var. Onun içerisinden giriyor ve karna giriyor. Eğer bu mide bu delik genişledikçe karın içi pozitif basınç olduğu için yukarı doğru kayarsa yani göğüs boşluğuna doğru kayarsa burada olduğu gibi negatif basınç bölgesine geçeceği için ve burası negatif basınç bölgesiyle yemek borusu mide bileşkesi açık olacağı için çok kolaylıkla baş aşağı olduğu zaman midedekiler yukarı kayacaktır. Ayrıca göğüs boşluğunun negatif basıncıyla da adeta bir vakum etkisiyle mide içeriği daha çok mide fıtığının yaptığı ikinci bir problem de şudur. Az önce göstermiştim. Şimdi aynı şeyi tekrarlayacağım. Bakın şuraya. Burada gördüğünüz gibi bu çadır bozuldu. Ne oldu? Düzleşti. Yani ben sizin tekrar ayağınızdan tutup ters çevirirsem ne oldu? Burası adeta bir otoban gibi oldu. Düz oldu. Yani mide fıtığı buranın çadır paraşüt görünümü bozuyor. Dolayısıyla midedekiler adeta bir otobanda yukarı doğru kayıveriyor. İşte bu anatomik bozukluğu olan reflü hastalarında hastalık çok daha şiddetli gidebilir. O yüzden mide fıtığı olan reflü hastalarında bu hastalık şiddetli seyredebiliyor. Bu reflünün yemek borusuna yaptığı birçok tahribatlar var. Yemek borusu yaraları, darlıklar, baret dediğimiz hücresel değişiklikler ve kansere kadar giden sonuçlar. Onun ötesinde Laringa Faringal reflü dediğimiz tellerinde bozukluk, öksürük, akciğere suların kaçmasıyla meydana gelen atipik öksürük şikayetleri bunlar da reflü dediğimiz içerisinde yer alır. Bazı hastalarda kalp krizi geçiriyormuş gibi acil servise gitmeler bile olabilir. Aslında kalp krizine geçirenlerin yüzde yirmi beşinde reflü hastalığı vardır. Bakıldığı zaman EKG'si normal çıkacaktır. Bugün nedenini bilmiyoruz ama midedekiler asit ve safra yukarı kaçtığında bazı insanda böyle gördüğünüz yaralar olurken bazılarında yine şikayetler olmakla birlikte yaralar gelişmez. O nedenle reflü hastalığı da ikiye ayrılır. Yemek borusunda yer olanlar, yemek borusunda yara olmayanlar. İlk endoskopinizde yara yoksa üç yıl sonra, beş yıl sonra yara gelişmez. İlk endoskopideki bulgular hayat boyu seyreder. Demek ki bazı insanlarda yemek borusu çok dirençlidir. Ve asla yara gelişmez. Bazılarında dirençsizdir. Yara gelişir ve biz buna erozif, yara açan tip reflü diyoruz ki baret ve kanser gelişimleri de burada yara açan tipte daha çok gözükür. Reflü hastalığında eğer ki sorun mekanik bir nedene dayanıyorsa yani bir mide fıtığı var ise veya kapak yetmezliği var ise anatomik bir nedenden kaynaklanıyorsa hastalara biz asit düşürücü ilaç verdiğimiz zaman mide asidi kaybı ve mide asidi kaybolduğu için de yine yukarı sular çıkmasına rağmen çünkü herhangi bir hapımız yok. Mideyi tekrar aşağıya indirip, burayı kapatan herhangi bir ilacımız yok. Sadece reflüde kullandığınız ilaçlar mide asidinin ortadan kalkmasını sağlar. Mide fıtığınız ve kapak açıklığınız yerinde durur. Sadece asit az olarak kaçtığı için yanmanız ve kaynamanız gider. İlacı kesmez keserseniz de hemen şikayetlerinizi tekrar baş işte biz bunlara kronik, mide fıtığı ya da kapak yetmezliğine bağlı reflü hastaları diyoruz. Bunlarda sürekli olarak ilaç kullanma problemi orta yere çıkacaktır. Laparoskopik cerrahide, laparoskopik reflü cerrahisinde biz karna delikler açarak ki hastalar ertesi gün ayağa kalkıyor. Yemek borusuyla mide bileşkesini tekrar karın içerisine çekiyoruz. Buraya bir kapak sistemi yapıyoruz ki günümüzde üç yüz altmış derece tam salgı yerine. Yetmiş derece salgıları tercih ediyoruz. Böylece hastalarda yutma güçlüğü olmuyor. Şişkinlik, gaz şikayetleri daha iyi oluyor. Ayrıca diyaframdaki açıklığı da deliği kapatarak dikişlerle kapatıyoruz. Ve yeni bir bariyer sağlıyoruz.</p>

Tüp Mide Ameliyatı İle 125 Kilo Verdi.

<p><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Arial,sans-serif"><span style="color:#000000">Ameliyata karar vermeden önce tabii ki birçok yöntemi denedim. Diyet yaptım, spor yaptım. akupunktur yaptım. Her tür yöntemi denedim. Kilo&nbsp; da verdim.Çünkü düzenli beslenerek ve spayla elbette ki kilo veriyorsunuz ama daha sonradan tekrar aynı kiloları aldım. Daha fazlasıyla aldım. o yüzden ameliyata karar verdim. Ameliyattan sonra yüz yirmi beş kilo kaybettim. Ameliyat hayatımı tamamen değiştirdi. Yüz yirmi beş kilo verince tabii ki hayat kaliteniz çok artıyor. Çok daha sağlıklı olduğumu hissediyorum şu anda. Özellikle hareket kabiliyetinin çok artması, gece uykularının çok daha rahat olması. Ve iç organlardaki yağlanmalara kadar, kan değerlerinin değişmesi çok daha sağlıklı ve çok daha aktif bir hayatım oldu. Şimdi ameliyatı yapan çok fazla doktor, çok fazla merkez, çok fazla hastane var. Ben neye dikkat ettim? Ben öncelikli olarak tabii çok araştırdım. Yani ameliyat olmadan önce çok araştırdım. Daha önce Ahmet Hoca'yı ameliyat olmuş bir arkadaşım vardı. Ve çok mutluydu, çok memnundu. Üçüncü senesi de bitmişti. O arkadaşımın tavsiyesi üzerine ben Ahmet Hoca'yla tanıştım. Ahmet hocanın bana yaklaşımı çok önemliydi bence. Çünkü doktorun yaklaşımı hastanın da duruma Motive olmasın, olaya motive olmasını çok etkiliyor. Ahmet hoca çok babacandı.Çok sıcak davrandı. Ameliyatı tüm riskleriyle anlattı. Bu çok önemli. Hani neler olabileceğini, risklerini, komplikasyonlarını ve iyi ya da kötü sonuçların neler olabileceğini çok detaylarıyla anlattı. Yapacağı işlemi de detaylı olarak anlattı. Benim için doktor seçimi çok önemliydi. Ahmet Hoca'yı tercih etmemin sebeplerinden bir tanesi de çok güçlü bir ekibinin olmasıydı. Çünkü burada destek alacağınız birçok insanın olması sizi çok rahat ettiriyor. Hem psikolojik açıdan hem salı diyetisyen desteği açısından hem&nbsp; tüm sağlık kontrollerinin yapılması aşamalarında birden fazla doktor. Ahmet hocayla birlikte çalışan çok güçlü bir ekip vardı. Bu&nbsp; yüzden tercih ettim. Benim üçüncü yılım bitti. Ameliyat sonrası her şey bitmiyor tabii ki. Her zaman sağlıklı olmak için her insan gibi artık her normal insan gibi. Daha aktif bir yaşamınız olmasına gayret ediyorsunuz. Yiyeceklerinize sizin için sağlıklı olan seçimler yapıyorsunuz. Sizin için sağlıklı olan yiyecekleri tercih ediyorsunuz. Ve personel kontrolünü hiçbir zaman elden bırakmıyorsunuz. Bu çok önemli. Zaman içinde tabii ki yemek kapasiteniz artabilir. Ama bu kontrolleri yaparak her normal sağlıklı insan gibi her insan olması gerektiği gibi doğru seçimleri yapıp aktif bir yaşam tarzıyla hayatıma devam ediyorum</span></span></span></p>

Bunlar da İlginizi Çekebilir

tup-mide-ameliyatindan-sonra-beslenme-nasil-olmali
Tüp Mide Ameliyatından Sonra Beslenme Nasıl Olmalı?

Şişmanlık cerrahisi sonrası ilk günlerde ilk iki gün özellikle su, elma suyu ve protein solüsyonlarıyla beslenmeye başlıyoruz. İlk bir hafta sonrasında çorbalara geçilebiliyor. Özellikle değişik çorba…

İzle