İnsanlarda yemek borusu ile mide arasında geçişi düzenleyen çok kompleks bir kapak sistemi vardır.mide içerisinde bulunan gıdaların ve özellikle açlıkta asit ve safranın yemek borusuna kaçması bu şekilde önlenir. Reflü nün en önemli nedeni bu kapak sisteminin yetersiz olması veya halk arasında mide fıtığı olarak bilinen kapak sisteminin karın boşluğundan göğüs boşluğuna kayması sonucu görevini yetersiz yapması sonucu gelişir. Reflü hastalığında, mide asit yüksekliği yoktur. Normal hatta düşük asit düzeyinde bile yemek borusuna kaçan mide içeriği, yemek borusunda tahribat yapar. Reflü olması için mutlaka kapakçık yetmezliği olması şart değildir. Yemek borusuna ait hastalıklarda ve mide boşalma bozukluğu durumunda da reflü olabilir.
Reflü ve diğer mide ameliyatı olan bazı hastalarımızın bilgilerine buradan ulaşabilirsiniz.
Reflü bir hastalık değil bir bulgudur. Günümüzde her 5 kişiden birisinde reflü hastalığı görüldüğü için reflü denildiği zaman akla yaygın olarak bu hastalık gelir.
Reflünün hafif formu olan yemek borusu ile mide arasındaki kapağın açıldıktan sonra geç kapanması durumu en yaygın görülen reflü türüdür. Reflünün diğer iki formu ise, kapağın devamlı açık kaldığı; kapak yetmezliği ile kapağın karın içerisinden göğüs boşluğuna fıtıklaştığı ağır şiddette seyreden mide fıtığıdır.
Sürekli boğaz ağrısı, yutma güçlüğü, kuru öksürük, ses kısılması, tükürük salgındaki artış reflünün az bilinen belirtilerindendir.
Reflünün en çok karıştırıldığı hastalıklar kalp krizi, kronik öksürük, astım, zatürree, farenjit, larenjit ve gastrittir.
Yemek borusuna kaçan mide suyu gırtlak bölgesinde tahriş yaparak sürekli boğaz ağrısına neden olabilir. Bu hastalarda sıklıkla boğaz iltihabı yanılgısı ile gereksiz antibiyotik kullanımına rastlanır. Bu tip reflülerde tedavi daha zor ilaca verilen olumlu yanıt ise çok daha azdır.
Hamilelerde karın içi basıncı artışı ve hormonal değişikliklere bağlı geçici reflü atakları görülebilir. Bu durum genellikle hamilelik sonrası dönemde düzelir. Bebek reflülerinin büyük çoğunluğu ise ilerleyen zamanlarda normale döner.
Kapak yetmezliği ve mide fıtığı nedeniyle reflü hastalığı gelişenlerde diyetle kalıcı bir iyileşme sağlanması mümkün değildir. Diyet süresince şikâyetler azalırken, diyet bırakıldığında aynı şikâyetler tekrar yaşanır.
Zayıflamanın kapakta mekanik bozukluk olan hastalara faydası olduğunu gösteren bilimsel bir kanıt yoktur. Buna karşın yapılan diyette daha az yemek tüketilidği için yemek borusuna kaçışlarda azalma olabilir.
Sigara mide asidini artırarak yemek borusunda tahrişi artırır. Alkolün de (özellikle bira ve şarap) kapak sisteminin daha fazla genişlemesine yol açarak reflüyü artırma özelliği vardır. Buna rağmen sigara ve alkolün tek başına reflüye neden olduğu söylenemez.
Reflü hastalığı ile yemek borusunun alt uç kanserleri arasında ilişki vardır. Fakat reflü hastalarında kanser gelişme olasılığı son derece düşüktür. Kanser ancak bazı öncül bulgulardan sonra ortaya çıkabilir.
Reflüde ilaç olarak proton pompa inhibitörü (PPI) denilen asit düşürücüler kullanılır. Bu ilaçlar yemek borusunda asidin yaptığı tahrişi ve midenin içindeki asidi ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Eğer kapak yapısında mekanik bir bozukluk varsa ilacın kullanım süresi ve etkinliği hastalığın şiddetine bağlı olarak değişir. Yemek borusunda yara açılması veya kapak bozukluğu olması durumunda ilacın kesilmesini takiben hastaların şikâyetleri yeniden başlar. Mide fıtığı olan, yemek borusunda yara açılan veya kapak yetmezliği bulunan hastaların yaklaşık yüzde 30′unun bu ilaçları yaşam boyu kullanmaları gerekebilir.
Reflüsü olan her hastada cerrahi tedavi şart değildir. Sürekli ilaç içmek zorunda kalanlar, ilacı kestiğinde şikâyeti tekrarlayanlar, ilaca rağmen yemek borusundaki yaraları geçmeyenler, yemek borusunda ileri safhada hücresel değişiklik gelişenler ve özellikle genç yaş grubunda olanlara laparoskopik cerrahi önerilir. Reflü hastalarının yaklaşık yüzde10′unda cerrahi tedaviye ihtiyaç duyulur.
Bu inanış doğru değildir. Laparoskopik cerrahide başarıyı sağlayan en önemli faktör cerrahın tecrübesidir. Tecrübeli cerrahlarda 10 yıllık nüks oranı özellikle yama yönteminin gelişmesi ile yüzde 5′in altına düşmüştür.
Reflü ameliyatı sonrası hastaların sürekli ilaç kullanmaları, diyet yapmaları, yüksek yastıkta yatma zorunlulukları ortadan kalkar. Bu durumdaki hastalara operasyon sonrası bir hafta boyunca sulu gıdayla beslenme önerilir.
Üst mide bölgesinden başlayan ve göğüs kafesinin orta hattı boyunca yayılabilen yanma en tipik şikayettir.Bunun nedeni mide içerisinde normalde bulunması gereken asit ve safranın buna dayanaksız yemek borusu iç döşemesine kaçması ile yaptığı hasardır.Yemeklerden sonra ekşime ve mide içeriğinin ağza doğru gelmesi ilerleyen zamanlarda ortaya çıkabilir. Mide içeriği gırtlak bölgesine geçmesi ile boğaz ağrısı, ses kısıklığı ve öksürük görülebilir.
Nedeni bulunamayan öksürüğü olan üç hastanın ikisinde reflü vardır.Yine Reflü ile astım hastalığı arasında bazı vakalarda sıkı bir ilişki vardır.Hastaların göğüs ağrısı nedeniyle kalp hastalığından şüphelenmesi ve kalp doktoruna gitmesi hatta anjiyo yapılması sık rastlanan bir durumdur. Kalp anjiyosu normal çıkan hastaların yarısında reflü hastalığı mevcuttur.
Hastalığın ilerleyen dönemlerinde geceleri mide içeriğinin solunum yollarına kaçması ile uykudan ani uyanmalar olabilir.Yapılan bilimsel çalışmalar kalp yetmezliği kadar reflü hastalığının insanın yaşam kalitesini bozduğunu ortaya koymaktadır.
Reflü tedavisi ve ameliyatı için güncel fiyatları öğrenebilmek için lütfen bizimle iletişime geçin.
Laparoskopik cerrahi genel anestezi altında, yaklaşık bir saat süren bir işlemdir. Hasta operasyondan 4 -5 saat sonra tuvalete gidip, ertesi gün tabucu edilir. Masa başı çalışanlar operasyondan 2–3 gün sonra işlerine dönebilir.
Şart değildir. Hastalarda şikâyetlerin hepsinin bir arada olduğu grup nadirdir. Kimi hastalarda mide şikâyeti olmadan boğaz ağrısı, ses kısıklığı, öksürük gibi belirtiler görülebilir.
Portakal, poğaça, yeşil soğan, domates, nane, çikolata, kahve, yağlı yemekler vb.
Midede yanma, ağza acı su gelmesi, kaynama, ekşime, bazı yiyeceklerin rahatsızlık vermesi, yenilenlerin boğazdan yukarı gelmesi, bulantı ve şişkinlik hissi reflünün en sık görülen belirtilerindendir. Reflüsü olanlarda kuru öksürük, ses kısıklığı ve astım da gelişebilir.