85 Kg Verince 1 Yıl Öncesi Görüntüleri İçin “Aradaki Fark” Dedi

Reflü ameliyatlarının uzun dönem sonuçlarını etkileyen faktörler

<p>Reflü ameliyatlarının uzun dönem sonuçlarını etkileyen birçok faktör vardır. Bunların başlıcaları ilk olarak hasta<br /> seçiminde yatar. Bizler reflü hastası olan hastaları olarak çok iyi değerlendirmemiz lazım. Bunun değişik nedenleri<br /> olabilir. Kapak yetmezliği, kapağı yukarı kayması, yemek borusu hareket bozuklukları, mide çıkışının bozuklukları,<br /> diyabet gibi hastalıklarda beraber gözüken, motive bozuklukları gibi çok çeşitli hastalıklar. Dolayısıyla<br /> sizlerin bilmesi en önemli konu reflü hastalığın hangi tipten ve nedeni nedir? Cerrahi de o nedene göre bir çözüm<br /> sunar. Genel olarak kabul edilen şey şudur. Eğer siz asit düşürücü ilaç kullandığınızda çok iyi hissediyorsanız<br /> kendinizi ve asit düşürücü ilacı kestiğinizde şikayetleriniz hemen tekrarlıyorsa ve bu şikayetleriniz tipik dediğimiz<br /> yanma, kaynama, ağrı, yediklerinizin yukarı gelmesi veya boğaza kaçma hissinin olması, öksürük gibi şikayetlerse&nbsp;<br /> biz bunlara tipik diyebiliriz. Bu tür şikayetleri olup ilaca iyi cevap veren hastalarda ameliyat gereklilikleri daha&nbsp;<br /> fazladır ve başarı oranı da çok fazladır. Ama hastanın a tipik dediğimiz karında gaz, şişkinlik ön plandaysa yani&nbsp;<br /> bizim fonksiyonel dediğimiz hastalıklar, fonksiyonel dislepsiler veya iltihabı bol sendrom dediğimiz, spastik<br /> kolon gibi kalın bağırsağa ait sorunlar varsa veya hasta şikayetleri, ilaca iyi cevap vermiyorsa, ilaç içtiğinde de<br /> hastanın ilaçtan kastın protonpon dediğimiz ilaçlar ve asit düşürücü ilaçlar. Iyi cevap yok ise bu hastalarda<br /> ameliyata cevap, yani ameliyatın yanıtı çok iyi olmayacaktır. Yine hasta seçimde çok önemli bir faktör. Reflü özefajitin&nbsp;<br /> veyahut da gastrozefa reflü hastalığının klinik olarak tam olarak ortaya konmasıdır. Bunun için endoskopi yeterli değildir.<br /> Bazı hastalarda. Yemek borusunda yaralar varsa bu bize hastalığın asit reflüsünden olduğunu gösteren dolaylı bir<br /> sonuç olduğu için biz deriz örneğin. Bir şekilde bize dolaylı olarak bir kanıt sunar. O kanıt da şudur. Yemek borusunda&nbsp;<br /> yaralar var. Demek ki asit kaçıyor. O halde asit için bu bir kanıttır. Ama baktık yemek borusuna hiç yara yok. Ve<br /> hastanda şikayetleri var. Bu hastalarda ne yapalım? Bu hastalarda mutlaka pH metre veya çalışmalarıyla bu refünün<br /> şiddetine bakmamız lazım. Reflü hastalığı kanıtlanmasındaki en önemli faktörlerden birisi de bu motorite çalışmalarıdır.<br /> Bu çalışma olmadan sadece endoskopide mide fıtığı varlığında veya bu çalışma olmadan sadece kapak açıklığında hastanın<br /> şikayetlerine göre hareket edip biz ameliyat yaparsak yine başarısız oluruz. Uzun dönemde gaz, şişkinlik gibi şikayetleri<br /> hastaların devam edebilir veya yan etkiler çıkabilir. Uzun dönemde Bu başarıyı etkileyen faktörler hasta seçimi dışında<br /> cerrahların serisinde de yatar. Bu ameliyatlar kalıp şekilde yapılan her cerrahın aynı metodu kullandığı veya aynı<br /> tekniği kullandığı ameliyatlar değildir. Bu genelleme yapıp işte internete girip veyahut da değişik makalelerin<br /> sonuçlarından dolayı veya sağdan soldan duyduklarınızla bu reflü ameliyatları üzerine kesin bir fikir almanız çok<br /> zordur. Önemli olan o ekolün ya da o cerrahın serisinin başarısıdır. Reflü cerrahisi çok spesifik bir cerrahidir.<br /> Yani bu konuyla ilgilenen cerrahların devamlı bu ameliyatları yapıyor olması, öğrenim süreci de uzundur. En<br /> azından her yıl belli bir sayıda, yüz, yüz elli tane reflü ameliyatı yapması. Sadece bu konuyla laparoskopik mide<br /> cerrahisiyle ilgilenmesi, dikiş tekniklerini iyi bilmesi, bu bölgenin anatomisini iyi bilmesi, iyi incelemesi<br /> çalışmaları gibi aynı zamanda iyi bir endoskopi bilgisinin olması gibi birçok faktör bu ameliyatların sonucunu etkiler.<br /> &nbsp;</p>

Reflü Nedir? Tedavisi Nasıldır?

<p>Reflü hastalığı yaşam kalitesini en çok bozan hastalıklardan biri olarak gösteriliyor. Çünkü kronik, hayat boyu devam eden, hayat boyu ilaç almayı gerektiren, zaman zaman da ilaca rağmen şikayetlerin olduğu, şikayetlerin ötesinde uyku özgürlüğünü, başınızı yukarıda yatmak nedeniyle aldığı veyahut da yeme özgürlüğünü aldığı, bazı yiyecekleri yememe şeklinde ve sonuçta yaşamınızı kısıtlayan bir hastalık olarak ortaya çıkıyor. Reflü hastalığını anlayabilmek çok önemli. Çünkü insanlar reflü denince bir hastalık var zannediyor. Evet bir hastalık var ama aslında reflü bir bulgu genel manada. Reflüyü yapan birçok hastalık var. Reflüm var deyince siz başım ağrıyor demiş gibi oluyorsunuz. Ama baş ağrısını yapan neden nedir? Yani reflüm var. Peki reflünüz varsa reflüyü yapan neden? Bunu anlamak lazım. Ve bu nedene göre de tedaviyi programlamak lazım. Reflünün neden oluşum mekanizmasını ve hangi gruplara ayrıldığını ve hangi gruplarda ne tür tedaviler gerektiğini kısaca anlatmaya çalışacağım. İlk olarak vücudun kapağı kaldırılırsa iç organlarımızı görüyorsunuz. Bu da çok ince bir kesit şeklinde diyafram dediğimiz burada bir kesit görüyorsunuz. Karaciğer mide, bağırsaklar, ince bağırsak ve kalın bağırsakların hemen üzerinde ince bir zar gibi bölge. Aslında bu diyaf denen kaslardan oluşmuş olan tavan vücudumuzu ikiye ayırır. Yukarıda akciğer ve kalp aşağıda ise diğer organlardan. Yani vücudumuz iki katlıdır. Bir üst kat bir alt kat vardır. Bu iki katı ayıran diyafram çok önemli bir rolü vardır. Çünkü yukarıda göğüs boşluğunda negatif basınç vardır. Yani dışarıdan hava çekebiliyoruz bu negatif basınç sayesinde. Diyaframın altında ise pozitif basınç ıkınmak, idrar yapmak, büyük abdest yapmak ancak o şekilde mümkün olabilir. Iknamak. Bunlar pozitif basınç sayesinde. Bu diyafram eğer yırtılırsa, örneğin trafik kazasında hastalar nefes almakta güçlük çekebilir. Nedeni pozitif basıncın yukarı kaymasıdır. Yani diyaframın ani yırtılması oldukça tehlikeli sonuçlar yaratabilir. Bütün bu anlattıklarım çerçevesinde önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu diyafram burada ince olarak gösterilmiş kas tabakası vücudu ikiye ayırırken ki elimi şöyle göstereyim, diyaframı aslında tam olarak geniş bir yelpaze şeklinde ikiye ayırır. Yemek borusu üst tarafta akciğerler ve kalbin arasında yukarıdan aşağıya doğru iner. Diyaframdaki bir delik ki biz buna hiyatus diyoruz. Yunanca delik demek. Geçerek mideyle yandan buluşur. Yani direkt midenin tepesinden inmez. Yanından gelir. Ve yemek borusu da midenin birleştiği yer hep kapalıdır. Hep kapalıdır. Lokma gelince açılır. Sonra tekrar kapanır. Bazen yürürken de boşluktayken de geçici yemek borusu alt kapağı gevşemeleri olabilir. Yedikleriniz aniden yukarı gidip gelebilir. Bu fizyolojik bir olaydır. Hastalık değildir. Özellikle çok yediğinizde. Ama onun dışında hep kapalıdır. Diyaframın altında pozitif basınç olduğu için yemek borusunun son üç dört santimini pozitif basınç etki yapar. Dışarıdan kapatıcı bir etkidir bu Ayrıca dikkat ederseniz midenin üstü paraşüt gibidir. Yani adeta bir mürekkep hokkası gibidir. İlkokulda bilirsiniz mürekkep okkaları vardı bilemiyorum şimdi kullanılıyor ama ters çevirirdik mürekkep dökülmezdi. Aynen onun gibi bir anatomi yaratır burada. Şöyle anlatacağım ben size. Burası kapalı. Yemek yediniz. Bir buçuk İskender üzerine ayran içtiniz. Ben de sizi ayağınızdan tutup ters çevirdim. Şimdi bunu uygulayalım hemen benim laptopumun üzerinde. Sizi ters çevirdim. Duruyorsunuz baş aşağı. Bakın. Şimdi burası kapalı. Burada da böyle bir paraşüt gibi alan vardı. Bütün gıdalar buraya toplanır ve burası bir adeta yuvarlak tokki halini alır. Burası da kapalı. Ve burada pozitif basınç var. Yani yedikleriniz ağzınıza gelmez. Yani ben sizi mideniz ne kadar dolu olursa olun. Ters çevireyim. Midedekiler yemek borusuna gitmez. Dolayısıyla bu sistem, bu anatomik göstergeler çalıştığı sürece midedekiler yukarı gitmiyor. İş bununla da bitmiyor. Reflüyü anlamak için şunu bilmeniz lazım. Çok önemli bir konu bence. Çünkü reflü midedekilerin yukarı kaçmasına verilen bir isim. Midedekilerin yukarı kaçması niye önemli? Şunun için önemli. Midenin içerisinde sadece asit yok. Safra, pankreas suyu, pepsin gibi bazı maddeler de mide içerisinde vardır. Özellikle on iki parmak bağırsağından safra da mideye de olabilir. Yani eğer bu bozukluk olursa veya bu siliklerde mide içeriği yukarı kaçarsa sadece asit kaçmaz. Safra, safra tuzları gibi birçok maddede kaçacaktır. Bu slidemız çok önemli. Bunu iyice anlatmak istiyorum. Şurada bir renk değişikliği olan Z hattı vardır. Bu Z hattı beyazımsı olarak gözükmekte. Yemek borusunun iç döşemesiyle midenin iç döşemesi çok çok farklıdır. Mide iç döşemesi asit ve safraya son derece dayanıklıdır. Yaklaşık on kat on kat bir bariyerle korunmuştur. Yani mide asidi mideye herhangi bir zarar vermez. Ama bu mide asidi asitli ortam ve safralı ortam yemek borusuna kaçarsa gördüğünüz bu açık renkteki alan ki biz buna çok katlı ya sepiter diyoruz. Adeta bir tuz ruhu dökülmüş gibi yanar. Ve burada bir kimyasal reaksiyon olur. Biz buna tıpta tıp alanında bu ismi verirken siz bunu göğüs yanması, yanma, ağrı şeklinde hissedersiniz. Dolayısıyla midedekilerin yemek borusuna kaçması yemek borusunu yakmaktadır. Tabii ki midenin içerisindeki maddeler mideye zarar vermez ama yemek borusuna kaçtığı zamanda da burada bazı sonuçlar do bu noktada midedekilerin yemek borusuna kaçması birçok organ tarafından algılanır. Bunun içerisinde mideyi ve yemek borusunu saran sinirler de rol oynar. Ve bu sinirler aracılığıyla beynimize ve beyindeki birçok ağrı hisseden bizim modülatörlere bu ağrı modülatörlerine bu uyarılar gider. Bazı insanlar da bu sinirsel dağılımlar fazla duyargan olduğu için bu ağrı çok daha fazla şiddetli olabilir. Yani herkeste şikayeti farklı ağrı ve yanma şikayetiyle seyredebilir. Hatta bazılarında çok az kaçak olmasına rağmen ağrı ve yanma şikayetleri çok daha fazla olacaktır. Bizim için çok önemli bir konu şudur. Az önce bahsettiğim yemek borusuyla ve midenin birleştiği yer eğer ki karın içerisinden diyafratmanın altından yukarı doğru kayarsa biz buna mide fıtığı diyoruz. Mide fıtığı farklı bir hastalıktır aslında. Mide fıtığına bağlı reflüde daha ağır seyreder. O yüzden hastalar bize der ki mide fıtığım olduğu için reflüm varmış. Reflü var ama mide fıtığım da var. Hangisini ameliyat edeceksiniz diye sorar. Aslında yanılgı şuradadır. İşte reflü bir bulgudur. Burada da mide fıtığına bağlı reflü vardır. Bir şekilde anlatmak ellerimle anlatmak istersem diyafram var. Yemek borusu burada bir delik var. Onun içerisinden giriyor ve karna giriyor. Eğer bu mide bu delik genişledikçe karın içi pozitif basınç olduğu için yukarı doğru kayarsa yani göğüs boşluğuna doğru kayarsa burada olduğu gibi negatif basınç bölgesine geçeceği için ve burası negatif basınç bölgesiyle yemek borusu mide bileşkesi açık olacağı için çok kolaylıkla baş aşağı olduğu zaman midedekiler yukarı kayacaktır. Ayrıca göğüs boşluğunun negatif basıncıyla da adeta bir vakum etkisiyle mide içeriği daha çok mide fıtığının yaptığı ikinci bir problem de şudur. Az önce göstermiştim. Şimdi aynı şeyi tekrarlayacağım. Bakın şuraya. Burada gördüğünüz gibi bu çadır bozuldu. Ne oldu? Düzleşti. Yani ben sizin tekrar ayağınızdan tutup ters çevirirsem ne oldu? Burası adeta bir otoban gibi oldu. Düz oldu. Yani mide fıtığı buranın çadır paraşüt görünümü bozuyor. Dolayısıyla midedekiler adeta bir otobanda yukarı doğru kayıveriyor. İşte bu anatomik bozukluğu olan reflü hastalarında hastalık çok daha şiddetli gidebilir. O yüzden mide fıtığı olan reflü hastalarında bu hastalık şiddetli seyredebiliyor. Bu reflünün yemek borusuna yaptığı birçok tahribatlar var. Yemek borusu yaraları, darlıklar, baret dediğimiz hücresel değişiklikler ve kansere kadar giden sonuçlar. Onun ötesinde Laringa Faringal reflü dediğimiz tellerinde bozukluk, öksürük, akciğere suların kaçmasıyla meydana gelen atipik öksürük şikayetleri bunlar da reflü dediğimiz içerisinde yer alır. Bazı hastalarda kalp krizi geçiriyormuş gibi acil servise gitmeler bile olabilir. Aslında kalp krizine geçirenlerin yüzde yirmi beşinde reflü hastalığı vardır. Bakıldığı zaman EKG'si normal çıkacaktır. Bugün nedenini bilmiyoruz ama midedekiler asit ve safra yukarı kaçtığında bazı insanda böyle gördüğünüz yaralar olurken bazılarında yine şikayetler olmakla birlikte yaralar gelişmez. O nedenle reflü hastalığı da ikiye ayrılır. Yemek borusunda yer olanlar, yemek borusunda yara olmayanlar. İlk endoskopinizde yara yoksa üç yıl sonra, beş yıl sonra yara gelişmez. İlk endoskopideki bulgular hayat boyu seyreder. Demek ki bazı insanlarda yemek borusu çok dirençlidir. Ve asla yara gelişmez. Bazılarında dirençsizdir. Yara gelişir ve biz buna erozif, yara açan tip reflü diyoruz ki baret ve kanser gelişimleri de burada yara açan tipte daha çok gözükür. Reflü hastalığında eğer ki sorun mekanik bir nedene dayanıyorsa yani bir mide fıtığı var ise veya kapak yetmezliği var ise anatomik bir nedenden kaynaklanıyorsa hastalara biz asit düşürücü ilaç verdiğimiz zaman mide asidi kaybı ve mide asidi kaybolduğu için de yine yukarı sular çıkmasına rağmen çünkü herhangi bir hapımız yok. Mideyi tekrar aşağıya indirip, burayı kapatan herhangi bir ilacımız yok. Sadece reflüde kullandığınız ilaçlar mide asidinin ortadan kalkmasını sağlar. Mide fıtığınız ve kapak açıklığınız yerinde durur. Sadece asit az olarak kaçtığı için yanmanız ve kaynamanız gider. İlacı kesmez keserseniz de hemen şikayetlerinizi tekrar baş işte biz bunlara kronik, mide fıtığı ya da kapak yetmezliğine bağlı reflü hastaları diyoruz. Bunlarda sürekli olarak ilaç kullanma problemi orta yere çıkacaktır. Laparoskopik cerrahide, laparoskopik reflü cerrahisinde biz karna delikler açarak ki hastalar ertesi gün ayağa kalkıyor. Yemek borusuyla mide bileşkesini tekrar karın içerisine çekiyoruz. Buraya bir kapak sistemi yapıyoruz ki günümüzde üç yüz altmış derece tam salgı yerine. Yetmiş derece salgıları tercih ediyoruz. Böylece hastalarda yutma güçlüğü olmuyor. Şişkinlik, gaz şikayetleri daha iyi oluyor. Ayrıca diyaframdaki açıklığı da deliği kapatarak dikişlerle kapatıyoruz. Ve yeni bir bariyer sağlıyoruz.</p>